En çok izlenen videolar

MimaristTV
9 Görüntülenme · 3 yıl önce

⁣Video hakkında henüz açıklama girilmemiş.

MimaristTV
8 Görüntülenme · 3 yıl önce

Tarih: 12-13 Kasım 2015 Perşembe, Cuma
Yer: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Sedad Hakkı Eldem Oditoryumu

"Mimarlık ve Eğitim Kurultayları, 2001 yılından başlayarak iki yıl arayla gerçekleştirilmiş ve kazanımlarını mimarlık gündemine taşımıştır. Kurultaylarda mimarlık eğitiminin ve mimarlığın sorunları formasyon, yeniden yapılanma, süreklilik, değişim, yetki ve sorumluluk, gelişim, çeşitlenme, bütünleşme ve dayanışma temelinde ele alınmış; meslek ortamı ve üniversiteler arasında işbirliği sağlanarak çözüm aranmıştır.

On yılı aşkın deneyim ve birikimi ile son olarak 2013 yılında "Mimarlık Eğitim ve Meslek Alanında Bütünleşme ve Dayanışma" teması ile yedincisi düzenlenen Kurultayda; gündemde olan yasal değişiklikler yoluyla mimarlık meslek ve eğitim alanında yaşanan değişiklikler, geçmişe ait kazanımların kaybedilmesine yol açan özelleştirme süreçleri, mimarlık eğitimi veren yükseköğretim kurumlarında yaşanan kalite sorunları, mesleki haklar ve yetki alanları değerlendirilmiştir.

Mimarlık ve Eğitim Kurultaylarının "Nasıl Bir Gelecek – Nasıl Bir Mimarlık" teması ile ilk kez düzenlendiği döneme benzer bir bağlam oluşturan kriz ve belirsizliklerin; mimarlık ortamı ve eğitim alanındaki dönüşüme yansımaları göz önünde bulundurularak Sekizinci Kurultay teması "Mimarlık ve Eğitim: Nereye?" olarak belirlenmiştir."

Kurultay 12-13 Kasım 2015 tarihlerinde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nin ev sahipliğinde gerçekleştirilecek, Kurultayın 3. Oturumu ile Mimarlık Eğitimine Dair Bir Önerim Var" başlıklı IV. Diploma Projeleri Sergisi ise Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi'nde yapılacaktır.

Program:
Mimarlık ve Eğitim Kurultayı – 8
"Mimarlık ve Eğitim: Nereye?"
12-13 Kasım 2015 / MSGSÜ Sedad Hakkı Eldem Oditoryumu, İstanbul

12 Kasım 2015 / Perşembe
09.00 – 09.30 Kayıt
09.30 – 10.45 / Açılış Oturumu

Cemal Sami YILMAZTÜRK, Mimarlar Odası İstanbul BK Şubesi Başkanı
Eyüp MUHCU, Mimarlar Odası Genel Başkanı
Deniz İNCEDAYI, Kurultay Başkanı
Azmi ÖGE, KTMMOB Mimarlar Odası Başkanı
Sema ERGÖNÜL, MSGSÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı

10.45 – 11.00 Ara
11.00 – 13.00 / 1. OTURUM
"Toplumsal Sorumluluklar"

Oturum Yöneticisi:
Zeynep AHUNBAY

Tematik Sunuşlar:
Doğan KUBAN
Korkut BORATAV
Afşar TİMUÇİN

13.00 – 14.00 / Yemek Arası
14.00 – 16.00 / 2. OTURUM
"Mimarlık ve Etik"

Oturum Yöneticisi:
Doğan HASOL

Sunuşlar:
Cengiz BEKTAŞ
İpek AKPINAR
Mücella YAPICI

16.00 – 17.00 / Mimarlar Odası İstanbul BK Şubesine geçiş
17.00 – 18.00 / 3. OTURUM
Öğrenci Forumu

Sunuşlar:
Öğrenci Temsilciler Kurulu

18.30 / SERGİ AÇILIŞI
Diploma Projeleri Sergisi - IV
"Mimarlık Eğitimine Dair Bir Önerim Var"
Öğrenci Fikir Yarışma Sergisi

MimaristTV
17 Görüntülenme · 3 yıl önce

⁣Video hakkında henüz açıklama girilmemiş.

MimaristTV
48 Görüntülenme · 3 yıl önce

⁣Türkiye’de kiralık ve satılık konut fiyatlarında son yıllarda büyük bir artış yaşandı. ‘Dünya Konut Fiyat Endeksi’ üzerinden bakıldığında Türkiye’nin muazzam bir artışla ilk sırada olduğunu görüyoruz. Toplumun büyük kesimini içerdiği ölçüde artık konut krizi genel olarak kabul edilen bir gerçeklik oldu. Konut krizinin varlığının kabul edildiği anda krizin çözülmesi üzerine düşünce/pratiklerin geliştirilmesi gerekiyor. Konut sorununun çözümü için krize yol açan nedenlere ve nedenleri harekete geçiren işleyişe bakılması gerektiğini düşünüyoruz. Tam da bu gereklilikten hareketle konut sorununu farklı yönleriyle ele alacak kolektif düşünme-üretme ortamına ihtiyaç olduğuna inanıyoruz.

Disiplinler arası ve eşitlikçi bir tartışma zemini oluşturmak için birbirini destekleyen iki düzlem/buluşma gerçekleştireceğiz.

19 Aralık 2021 tarihinde “Konut krizi üzerine birlikte düşünmek” başlıklı bir atölye çalışması ve bu çalışmada elde edilen bulguları daha da geliştirmek için 5-6 Ocak 2022 tarihlerinde “Konut Kurultayı” düzenleyeceğiz.

Atölye Yürütücüleri:
Esin Köymen, Fuat Ercan

Katılımcılar:
Alper Ünlü
Asuman Türkün
Ayşe Derin Öncel
Besime Şen
Binnur Öktem
Candan Çıtak
Dilek Özdemir Darby
Ebru Olcay Karabulut
Gülşen Kılıçreis Özaydın
İzzetin Önder
Pelin Pınar Giritlioğlu
Serkan Öngel
Alper Sinan Timoçin
Aysel Can Ekşi
Aysel Durgun
Ayşe Mücella Yapıcı
Bahadır Özgür
Berat Çelikoğlu
Can Atalay
Cansu Yağcıoğlu
Cansu Yapıcı
Cihan Uzunçarşılı Baysal
Eyüp Muhcu
Gökçem Yiğit
Mustafa Fazlıoğlu
Onur Cingil
Osman Güdü
Pervin Çelik
Saltuk Yüceer
Tores Dinçöz

MimaristTV
11 Görüntülenme · 3 yıl önce

⁣19. YÜZYILDA YENİDEN BİÇİMLENEN KENT: İSTANBUL




İstanbul, özel coğrafi konumu nedeniyle tarihöncesi çağlardan bu yana tercih edilen bir yerleşim yeri olmuştur. Kent, tarihsel süreç içinde Bizans, Osmanlı gibi büyük devletlere de başkentlik yapmış ve binyıllar içinde görkemli anıt yapılarla donatılmıştır. İstanbul’un çekici topografik özellikleri de anıtların yer seçiminde etkili olmuş, böylece doğal ve mimari çevre birlikte özgün bir kültürel peyzaj oluşturmuştur. Günümüz İstanbul imgesinin kanıtı olan ve sıklıkla koruma sorunlarına dikkat çekilen “tarihi yarımada silueti”, aslında zaman içinde pek çok değişim yaşayarak bugüne ulaşmış olan ve İstanbul’un geçmişindeki farklı dönemlerin, farklı kültürlerin izlerini taşıyan bir bütünlüktür. İstanbul bu özel kültürel değeri ve mimari kimliği ile 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine girmiştir. Böylece İstanbul’un geçmiş yaşamının bugüne ulaşan izlerini ve kanıtlarını oluşturan anıt yapılar ve kentsel dokular kendi uyumlu bütünlüğü içinde küresel ölçekte saygı duyulan ve korunması önemsenen bir değer olarak kabul edilmiştir. Ancak her ne kadar kentimizin görkemli geçmişi ve etkileyici görüntüsü ile övünsek de, İstanbul bugün önemli koruma sorunları yaşamaktadır. Tarihi kent üzerindeki rant baskısının olumsuz etkisi ve yanlış koruma politikaları, İstanbul’un özgün tarihi kimliğini ve mimari değerini tehdit etmekten öte dönüştürmeye başlamış durumdadır. Bu bağlamda doğru koruma politikalarını geliştirebilmek ve yanlış uygulamalara karşı durmak için bir yol da İstanbul’u çok katmanlı çok kültürlü kimliği ile doğru tanımak ve anlamaktır. Bu kapsamda TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi olarak “İstanbul’u Tanımak, İstanbul’u Anlamak” başlıklı yeni bir seminer dizisi ile tarihöncesinden günümüze kentin farklı dönemlerine ışık tutan farklı uzmanlık alanlarından araştırmaları bir araya getiren seçkiler oluşturmayı planladık. Bu bağlamda seminer dizimizin birincisinin konusu “19. Yüzyılda Yeniden Biçimlenen Kent: İstanbul” olarak belirlenmiştir. 19. yüzyılda yangınlar nedeniyle boşalan büyük kentsel alanlarda gerçekleştirilen yeni imar uygulamaları, İmparatorluğun bu “uzun yüzyılının” zor yaşanmışlıklarının bir yansıması olarak nüfusun hızlı artışı ve demografik değişkenliği, gerek kentin merkezi olan Tarihi Yarımada’da gerek Üsküdar, Beşiktaş bölgelerinde yeni ve görkemli kargir yapılaşmalarla büyüyen ve değişen kent üzerine konunun uzmanları sunumlarıyla seminer dizimize katkıda bulunacaklardır.

MimaristTV
22 Görüntülenme · 3 yıl önce

"AYIN KONUĞU" programımız aralık ayında Prof. Dr. Onur HAMZAOĞLU'nu konuk edecek.

Çalışma alanları sağlık politikaları, sağlıkta eşitlik, sınıf ve sağlık, sanayinin çevre ve sağlık etkileri ile yoksulluk ve sağlık olan HAMZAOĞLU, 10 Aralık Cumartesi günü gerçekleşecek buluşmaya"Bilim İnsanının Toplumsal Sorumluluğu: Kocaeli ve Dilovası Örneği" başlıklı sunumuyla katılacak. Bu sunumda, "Dilovası Olayı" olarak tanımlanan ve 6 Ocak 2011'de Kocaeli'nde yerel bir gazetede yayımlanan röportajla başlayıp, günümüzde de devam eden olaylar zincirinin öncesi ve sonrası özetlenerek paylaşılacak.

Prof. Dr. ONUR HAMZAOĞLU"Bilim İnsanının Toplumsal Sorumluluğu:Kocaeli ve Dilovası Örneği" Tarih10 Aralık 2016, Cumartesi, Saat:16.00Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent ŞubesiKaraköy, Kemankeş Cad. No. 31 34425 BeyoğluT: 0212 251 49 00 www.mimarist.orgOnur HAMZAOĞLU1961 yılında Ordu'da doğdu. Lise öğrenimini Kuleli Askeri Lisesi'nde tamamladı. Gülhane Tıp Fakültesi'nden 1985 yılında hekim olarak mezun oldu. 1991 yılında halk sağlığı uzmanı, 1993 yılında epidemiyoloji yan dal uzmanı, 1996 yılında doçent oldu. 2002 yılında profesörlüğe atandı.12 Kasım 2001- 1 Eylül 2016 tarihleri arasında Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanlığı görevini yürüttü.11 Ocak 2016'da kamuoyu ile paylaşılan "Bu suça ortak olmayacağız" metni imzacılarındandır. Bu nedenle, 672 sayılı KHK ile 1 Eylül 2016 tarihinde kamu görevinden çıkartıldı.Kocaeli Tabip Odası'nın, 2002-2016 yılları arasında, yedi dönem TTB Büyük Kongre delegesi olarak seçilmiştir.Türk Tabipleri Birliği tarafından yayımlanmakta olan Toplum ve Hekim Dergisi editörüdür. International Association for Health Policy(Europe) yönetim kurulu üyesidir. Halk Sağlığı Uzmanları Derneği, Türk Hematoloji Derneği ve Türk Sosyal Bilimler Derneği üyesidir.SCI, SCI-Expanded ve SSCI indeksleri kapsamında 23 makalesi ve bu makalelerine yine bu indekslerdeki yayınlarda 131 atıf bulunmaktadır.Başlıca çalışma alanları; sağlık politikaları, sağlıkta eşitlik, sınıf ve sağlık, sanayinin çevre ve sağlık etkileri ile yoksulluk ve sağlıktır. ÖdülleriDr. Nejat Yazıcıoğlu İşçi Sağlığı ve Meslek Hastalıkları Hizmet Ödülü (Kocaeli Halk Sağlığı AD'ye) (İTO, 2007)Nusret Fişek Halk Sağlığı Hizmet Ödülü (TTB, 2011)Çevre Kahramanı Ödülü-Eco Heroes of 2011 (Green Prophet, 2011)Yaşam Savunusu Bilim Ödülü (EGEÇEP, 2011)Çim Adam Ödülü (KÜLTÜRÇEV, 2011)Meslek Hizmet Ödülü (Or-An Roatry Kulübü, 2011-2012)Araştırma Etiği Ödülü (Türkiye Biyoetik Derneği, 2012)Hasan Balıkçı Onur Ödülü (TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası, 2012)Halk Sağlığı Bilim Ödülü (Türkiye Halk Sağlığı Derneği, Okan Üniversitesi, 2015)

MimaristTV
21 Görüntülenme · 3 yıl önce

⁣Video hakkında henüz açıklama girilmemiş.

MimaristTV
6 Görüntülenme · 3 yıl önce

⁣Video hakkında henüz açıklama girilmemiş.

MimaristTV
9 Görüntülenme · 3 yıl önce

⁣En açık hali ile bir kez daha söylüyoruz!

GEZİ ülkemizin toplumsal tarihinin en parlak ve onurlu sayfasıdır!

Taksim Meydanı ve Gezi Parkı başta olmak üzere yaşam ve yaşam alanlarımıza müdahale ederek topluma dayatılan projelerin gerçekleştirilmesi uğruna siyasi iktidarın etik, bilim, teknik ve hukuk tanımayan uygulamaları, 27 Mayıs 2013 tarihinde amansız ve akıl almaz bir şiddete dönüşmüştü. Bu amansız ve akıl almaz şiddet karşısında Gezi Parkından yükselen “sağlıklı kentleşme ve yaşanılır kent” talebi, ülkenin milyonlarca yurttaşının daha fazla özgürlük ve daha fazla demokrasi talebiyle birleşmiş; 31 Mayıs 2013 tarihinden itibaren ülkenin dört bir köşesine yayılarak yepyeni ve evrensel bir boyut kazanmıştı.

Ülkemizin toplum, kent ve demokrasi tarihinde izleri hiç bir zaman silinmeyecek onurlu bir sayfa açan Gezi Direnişi, ilk günden beri ısrarla itham edilerek karalanmaya, Gezi Direnişinde dile getirilen temel hak talepleri bir suç unsuru gibi gösterilmeye, tarihsel ve meşru gerçeklik çarpıtılmaya çalışılmaktadır. Niyetinizi ve korkularınızı biliyor, bu beyhude çabalarınızı reddediyoruz! Çünkü Gezi’yi yaşadık, biliyoruz!

Gezi, bu ülke tarihinin en demokratik, en barışçıl, en yaratıcı, en katılımcı, en kapsayıcı, en kitlesel hareketidir. Hep birlikte konuşup karar vermenin, fikri ve hayatı paylaşmanın, yaşama her boyutu ile sahip çıkmanın duvar yazısı olmuş halidir. Ölümcül polis şiddetine karşı her şehirde yankılanan barışçıl ve haklı tepkinin adıdır.

2013 Mayıs’ının son günlerinden başlayıp Haziran boyunca devam eden, ülkemizin bugününü etkilediği gibi geleceğini de etkileyecek olan Gezi’nin tüm renkleri;

Parklarına ve meydanlarına sahip çıkmak için barışçıl bir biçimde slogan atarak, şarkı söyleyerek sokağa çıkanlar;

Parklarda çocuklar aç kalmasın diye evinden, fırınından, bakkalından, marketinden pasta, börek, pide getirenler;

Biber gazından ya da gözleri kör eden gaz fişeğinden etkilenenleri tedavi etmek için gönüllü nöbet tutan doktorlar, hemşireler, sağlık memurları;

En demokratik haklarını kullanırken hukuksuz uygulamalara maruz kalan insanları korumak için seferber olan avukatlar;

Gezinin haklılığını savunan ve bu haklılığa karşı gösterilen şiddeti protesto amacıyla ülke genelinde 2 gün boyunca grev yaparak iş bırakan kamu emekçileri;

Şiirleri ve öyküleri ile şehirlerin meydanlarını edebiyat matinelerine çeviren öykücüler, şairler;

Enstrümanları ile meydanları ve parkları renklendiren müzisyenler, hiçbir enstrüman kullanmadan müzik ziyafeti veren korolar;

Ülke tarihinin en kitlesel, barışçıl ve demokratik halk tepkisini haberleştiren gazeteciler, radyocular, televizyoncular;

Yarışma programlarından magazin programlarına, tartışma programlarından belgesellere kadar Gezi’yi ekranlara taşıyan yapımcılar, sunucular, programcılar; Ülkenin çok sesli, demokratik ve çağdaşlaşma sürecinde bir adım olan Gezi’de “ben de vardım!“ diyen oyuncular, sanatçılar, yönetmenler;

Sendikalı ya da sendikasız, güvenceli ya da güvencesiz, ücretli ya da işsiz, ülke, yaşam ve emek üzerinden hak talep eden inşaat işçisinden plaza çalışanına binlerce emekçi;

Hukuksuz ve kent katili imar planlarına karşı teknik ve yasal çerçevede mücadele eden mühendisler, mimarlar, şehir plancıları;

Şiddete uğrayan kırmızılı kadınlar, Taksim Meydanı’nda sabaha kadar piyano çalan sanatçılar, duran adamlar, toma karşısında bedenini siper edenler, ağaçlara sarılan insanlar, kararlı duran milletvekilleri, çocuklarını almak için değil yanlarında olmak için gelip zincir olan anneler; duvar yazılarıyla, yaratıcı zekalarıyla dostu düşmanı hayran bırakan ve geleceğe umut aşılayan gençler; penguen kanallarının önünden ayrılmayan plaza çalışanları; meydanlarda kandil kutlayan ve yeryüzü sofraları kuranlar; kütüphaneleri, emzirme çadırlarını, dilek ağaçlarını yapanlar ve gecenin üçünde bunları korumak için elele verenler;

Yargılanamaz, suçlanamaz ve kirletilemez!

Gezi Direnişi, terör, darbe, dış güçlerin oyuncağı iddialarıyla hiçbir şekilde suç kapsamına sokulamaz, hakkında şaibe yaratılamaz!

Çünkü, Gezi’de hiçbir karar kapalı kapılar ardında ve gizli kapaklı alınmadı. Hiçbir zaman ve hiçbir yerde kendinden menkul kişi ya da kurumların kararları uygulanmadı. Her ne yapılacaksa “bu bazen miting, bazen konser, kütüphane açılışı, revir ya da mutfak” açık forumlarda ve oybirliği ile kararlaştırıldı. Gerekli olan sembolik ihtiyaçlar katılanlar tarafından imece ile karşılandı.

Yani Gezi’nin “şefi”, “reisi”, “yönlendiricisi”, “talimat vereni ” yoktu!

Bu nedenle içeriden ya da dışarıdan “finansörü” olması da mümkün değildi.

GEZİ; güncel siyasal gelişmelerin, rekabetlerin, seçimlerin, meclis pazarlıklarının kabına hiç sığmadı. Bu nedenle iktidardaki hükümetin ayarını, muhalefet partilerinin ezberini bozdu. Ne adına parti kuranların, ne de adına aday olanların seçim beklentilerine yanıt verdi.

Bugün burada Gezi hakkında, yalanlar ve çarpıtmalarla kurgulandığı çok açık ithamlar karşısında gerçekleri hatırlatma gibi tarihsel bir sorumluluğu yerine getiriyoruz.

Haksızlığa, adaletsizliğe, keyfiliğe, dayatmaya, baskıya karşı direnmenin adı, bir parktan tüm ülkeye ve dünyaya yankılanan kente, doğaya, yaşama sahip çıkanların hep bir ağızdan, bir arada söyledikleri şarkıydı Gezi.

Emekten yana, yoksuldan yana, doğadan yana, ezilmişten yana, ötekileştirilenden yana, kadından yana, barıştan yana her direnişin içinde yer alacağı, direnen herkesin dilinden düşürmeyeceği bir şarkı…

Bu şarkıyı susturmak için iktidar sahiplerinden güç alan, hukuk ve kural tanımaz polis şiddetinin yaşamlarımızı nasıl kararttığını unutmuş değiliz.

Onlarca arkadaşımızın gözlerini kaybetmesinin, binlercesinin yaralanmasının, bunun ardından faillerin ve azmettiricilerin cezasız bırakılmasının böylesi bir kural tanımazlıktan beslendiğine şahit olduk.

Ethem Sarısülük ile Medeni Yıldırım’ı öldüren polis ve jandarma kurşunlarının, Ali İsmail’e yönelen ölümcül tekmelerin sahiplerinin, Abdullah Cömert’i, Ahmet Atakan’ı, Berkin Elvan’ı yaşamdan koparan biber gazı fişeklerinin, Hasan Ferit’i vuran mafya bozuntularının ve Mehmet Ayvalıtaş’ı bizden alan pervasızlığın bu hukuksuzluktan güç aldığını biliyoruz.

Gezi sürecine dair dava edilmesi, yargılanması gereken birileri varsa, amansızca ve kural tanımadan bu ölümlere ve yaralanmalara neden olanlardır. Bu emirleri verenlerin, koruyanların, mahkemelerini sürüncemede bırakanların vermeleri gereken hesapları olmalıdır. Kendi yurttaşlarının talepleri berrak, kitleselliği ve haklılığı açık olan bu mesajının gereklerini yerine getirmek veya en azından verilen mesaj doğrultusunda durup düşünmek yerine, tam tersine düşman yaratma, suç icat etme, ülkenin en demokratik eyleminden darbe, terör, suç örgütü çıkarma girişimleri bu ülkeye ve demokrasiye yapılacak en büyük kötülüktür.

Bu tarihsel gerçeklik, hayali senaryolara dayanan suçlamalarla, insanları iddianame bile olmadan aylarca yıllarca tutuklu bırakmakla, akademisyenleri ve sivil toplum gönüllülerini gözaltında sorgulayıp tutuklamakla, anayasal hak ve ödevlerini yerine getirerek yasal ve meşru şekilde görevlerini yapan arkadaşlarımızı ifadelere çağırmakla, tıpkı Kabataş yalancıları gibi yeni yalancı tanık ve iftiracılar bulup çıkarmakla değiştirilemez.

İktidarı desteklemek için kendi yarattıkları yalan dünyasında her türlü akıl dışı haberi, iftira ve karalamayı yapmaktan çekinmeyen; kendi uydurdukları yalanlara kendileri inanıp herkesin de inanmasını isteyen bir medyanın tarihi çarpıtma gayretiyle; tarafsızlığı çoktan tartışmalı hale gelmiş adalet aygıtının zorlamasıyla Gezi’yi suçla, terörle, darbeyle anılan bir eyleme dönüştüremezsiniz.

Taksim Dayanışması olarak; 2012 yılının Şubat ayında ilk toplantımızı yaptığımız andaki taleplerimizin de, Gezi parkındaki ağaçların kesildiği, çadırlarımızın yakıldığı günlerdeki tepkimizin de, gencecik çocuklarımıza kıyan polis şiddetinden hesap soran tutumumuzun da, parklarda, meydanlarda, sokaklarda özgürlük, demokrasi ve insanca yaşam talep eden milyonların taleplerinin de kararlılıkla arkasında durmaya devam edeceğiz.

Bu ülkeye birgün demokrasi gelecekse, onca baskı ve şiddete rağmen kısamadığınız seslerin Gezi’deki yankısından gücünü alacaktır. Ülke tarihinde bir onur sayfası olarak yer alan Gezi Direnişi’ni, bu ülkenin geleceğine sahip çıkan demokrasi ve özgürlük çığlığını karalama çabasından artık vazgeçin.

TAKSİM DAYANIŞMASI

MimaristTV
34 Görüntülenme · 3 yıl önce

Mayıs 2009
Yönetmen: Fatih Pınar
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi

MimaristTV
13 Görüntülenme · 3 yıl önce

XIV. İstanbul Uluslararası Mimarlık ve Kent Filmleri Festivali Ödül Töreni

MimaristTV
19 Görüntülenme · 3 yıl önce

⁣Video hakkında henüz açıklama girilmemiş.

MimaristTV
14 Görüntülenme · 3 yıl önce

⁣Video hakkında henüz açıklama girilmemiş.

MimaristTV
3 Görüntülenme · 3 yıl önce

⁣Video hakkında henüz açıklama girilmemiş.

MimaristTV
12 Görüntülenme · 3 yıl önce

Şubat 2010
Yönetmen: Fatih Pınar
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi

MimaristTV
20 Görüntülenme · 3 yıl önce

⁣Tam 4 yıl oldu…

4 yıl önce bugünlerde Taksim Meydanı ve Gezi Parkı başta olmak üzere, yaşam alanlarımıza amansız ve hukuksuz bir şiddetle saldıranların karşısında omuz omuza verdik.

Gençlerimizin yaratıcı zekâsıyla, annelerimizin kucaklayan şefkatiyle, işçi kardeşlerimizin emekten gelen gücüyle, kadınlarımızın gür sesiyle, LGBTİ bireylerimizin biz de varız çığlığıyla el ele verip dayanışmamızı ve direnişimizi büyüttük. Bu onurlu direniş ve evrensel dayanışma karşısında çaresizlerin ve korkakların günden güne daha da kirlenen politikalarına, günden güne tırmandırılan şiddetine, adaletsizliğine karşı biz Gezi’nin çapulcuları onlarca ayrı dille, sesle, renkle bir arada durduk, nefes aldık.

Dünyaya örnek olan, umut veren; muktedirlerin ise bir hayalet gibi korktukları, dillerinden düşürmedikleri Gezi direnişimiz 4 yaşında.

Korkmakta haklılar, gördüler ki; biz bir araya geldiğimizde biz birbirimizi çok seviyoruz.

Gördüler ki; biz bir araya geldiğimizde karanlığa dur diyebiliyoruz.

Gördüler ki; plastik mermiler, biber gazları, gözaltılar, tutuklamalar bizi korkutamıyor.

Gördüler ki; biz parkımız, geleceğimiz, çocuklarımız, ailelerimiz için tüm renklerimizle direniyoruz.

Gördüler ki; biz bir araya geldiğimizde düşlediğimiz hayatı kuruyoruz.

ve gördüler ki, Gezi’den bugüne 4 yıldır biz karanlığa, şiddete, haksızlığa HAYIR demeye devam ediyoruz.

4 yıldır her geçen gün etrafımızı daha fazla saran karanlığın farkındayız.

Ne Anayasa’nın ne uluslararası sözleşmelerin, ne de AİHM kriterlerinin dikkate alındığı, hukuksuzluk ve keyfiliğin kutsandığı bir siyasal iklimde yaşıyoruz. Bu keyfiliği biz GEZİ sürecinden iyi tanıyoruz. İktidar sahiplerinden güç alan, hukuk ve kural tanımaz polis şiddetinin yaşamlarımızı nasıl kararttığını unutmuş değiliz.

Onlarca arkadaşımızın gözlerini kaybetmesinin, binlercesinin yaralanmasının, bunun ardından faillerin ve azmettiricilerin cezasız bırakılmasının böylesi bir kural tanımazlıktan beslendiğine şahit olanlarız.

Ethem Sarısülük ile Medeni Yıldırım’ı öldüren polis ve jandarma kurşunlarının, Ali İsmail’e yönelen ölümcül tekmelerin sahiplerinin, Abdullah Cömert’i, Ahmet Atakan’ı, Berkin Elvan’ı yaşamdan koparan biber gazı fişeklerinin, Hasan Ferit’i vuran mafya bozuntularının ve Mehmet Ayvalıtaş’ı bizden alan pervasızlığın bu hukuksuzluktan güç aldığını bilenleriz.

Özgürlükten, demokrasiden, barıştan ve doğadan olan herkesin açlıkla, ölümle ve hapisle sınandığını, hırsızlığın, yolsuzluğun, katliamların, taciz ve tecavüzlerin cezasızlıkla ödüllendirildiğini; bir insanı katletmenin bedelinin mahkeme masraflarından daha az olduğunu; 80 gündür çocuğunun kemiklerini alabilmek için açlık grevi yapan babaya oğlunun kemiklerinin kargoyla gönderildiğini görenleriz.

Herkesin susmasını, herkesin biat etmesini, herkesin el pençe divan durmasını isteyenlerin haklarını talep edenler karşısında hukuksuzluğa, adaletsizliğe, vicdansızlığa nasıl sarıldıklarını; parlamentonun işlevsizleştirilmesi için milletvekillerinin tutuklanmasına, şiddete nasıl ihtiyaç duyduklarını yaşayarak öğrenenleriz.

Baştan sona adaletsiz ve eşitsiz bir ortamda gerçekleştirilen Anayasa referandumunun bile nasıl oy hırsızlığı ile maniple edildiğini hep birlikte yaşadık. Demokrasi isteyenlerin oylarının nasıl gasp edilmeye çalışıldığını hep birlikte gördük.

Gezi’de barıştan, özgürlükten, doğadan eşitlik ve dayanışmadan yana kurduğumuz hayatın peşinde olanların KHK’larla, ihraçlarla, açlıkla, tutuklamalarla sınandığı bu karanlıkta, dayanışmamızdan ve birbirimizden vazgeçmiyoruz. OHAL adı altında yerleştirilen bu karanlığa, haksızlığa, talana, şiddete, cezasızlığa Gezi’den aldığımız güç ve kazanımlar ışığında hayır diyoruz.

Bilinsin ki; Gezi direnişi bu toplumun tarihinde bir onur sayfası olarak yerini almıştır. Dünyaya örnek olan Gezi direnişi, en temel hak taleplerinin hukuksuzca cezalandırılmaya çalışıldığı davalarda suç unsuru olarak gösterilip kriminalize edilmeye çalışılmaktadır. Bunu reddediyor, kendi hukuksuz ve onursuzluklarının yarattığı korku ve kâbusları nedeniyle bu sayfanın karalanmasına izin vermiyoruz.

4 yıl önce bir parkta birlikteliğimizden yarattığımız gücümüzle tekrarlıyoruz; Başta Taksim Meydanı ve Gezi Parkı olmak üzere yaşam alanlarımızın, ormanlarımızın, parklarımızın, meydanlarımızın, kentlerimizin, insan hakları anıtımızın dahi abluka altına alınmasını ve yok edilmesini, ülkemizin bir cezaevine dönüştürülmesini hiçbir zaman kabul etmiyoruz, kabul etmeyeceğiz.

Taleplerimizin arkasındayız!

Bir aradayız, Susmuyoruz!

Hayır Bitmedi, Mücadeleye devam diyoruz!

TAKSİM DAYANIŞMASI

MimaristTV
8 Görüntülenme · 3 yıl önce

TMMOB Mimarlar Odası 19 Ağustos 2017 tarihinde Trabzon’da; tehdit altındaki doğal sit alanlarına kamuoyunun dikkatini çekmek; uzmanlar ve yerel çevre kuruluşları ile birlikte süreci değerlendirmek üzere “Kıyı Bölgelerinde Mimarlık: Karadeniz’in Doğa ve Kültür Değerleri Risk Altında” panelini düzenledi.




6. sayfadasınız. Toplam sayfa sayısı 7