En çok izlenen videolar

MimaristTV
56 Görüntülenme · 4 yıl önce

⁣⁣Gezi ülkemizin toplumsal tarihinin en parlak ve onurlu sayfasıdır!
En açık hali ile bir kez daha söylüyoruz!
GEZİ ülkemizin toplumsal tarihinin en parlak ve onurlu sayfasıdır!
Gezi Direnişi Anayasal bir zeminde gerçekleştiği yargı kararlarıyla iki kez tescil edilmesine rağmen, hukuka ve gerçeğe aykırı, tümüyle mesnetsiz iddialarla, üçüncü kez yargılanmak isteniyor. Toplumsal muhalefetin en temel hak ve talepleri suç unsuru gibi gösterilmek, barışçıl direnişin tarihsel ve meşru gerçekliği ısrarla çarpıtılmak, karalanmak isteniyor.
Niyetinizi ve korkularınızı biliyor, bu beyhude çabalarınızı reddediyoruz! Çünkü Gezi’yi yaşadık, biliyoruz! Gezi, bu ülke tarihinin en demokratik, en barışçıl, en yaratıcı, en katılımcı, en kapsayıcı, en kitlesel hareketidir. Hep birlikte konuşup karar vermenin, fikri ve hayatı paylaşmanın, yaşama her boyutu ile sahip çıkmanın duvar yazısı olmuş halidir. Ölümcül polis şiddetine karşı her şehirde yankılanan barışçıl ve haklı tepkinin adıdır.

2013 Mayıs’ının son günlerinden başlayıp Haziran boyunca devam eden, ülkemizin bugününü etkilediği gibi geleceğini de etkileyecek olan Gezi’nin tüm renkleri;

Parklarına ve meydanlarına sahip çıkmak için barışçıl bir biçimde slogan atarak, şarkı söyleyerek sokağa çıkanlar;

Biber gazından ya da gözleri kör eden gaz fişeğinden, o korkunç polis şiddetinden etkilenenleri tedavi etmek için gönüllü nöbet tutan doktorlar, hemşireler, sağlık memurları;

En demokratik haklarını kullanırken hukuksuz uygulamalara maruz kalan insanları korumak için seferber olan avukatlar;

Gezinin haklılığını ve bu haklılığa karşı gösterilen şiddeti protesto amacıyla ülke genelinde 2 gün boyunca grev yaparak iş bırakan kamu emekçileri;

Şiirleri ve öyküleri ile şehirlerin meydanlarını edebiyat matinelerine çeviren öykücüler, şairler; Enstrümanları ile meydanları ve parkları renklendiren müzisyenler, ya da hiçbir enstrüman kullanmadan müzik ziyafeti veren korolar;

Ülke tarihinin en kitlesel, barışçıl ve demokratik halk tepkisini haberleştiren gazeteciler, radyocular, televizyoncular;

Ülkenin çok sesli, demokratik ve çağdaşlaşma sürecinde bir adım olan Gezi’de “ben de vardım!“ diyen oyuncular, sanatçılar, yönetmenler;

Sendikalı ya da sendikasız, güvenceli ya da güvencesiz, ücretli ya da işsiz, ülke, yaşam ve emek üzerinden hak talep eden inşaat işçisinden plaza çalışanına binlerce emekçi;

Hukuksuz ve kent katili imar planlarına karşı teknik ve yasal çerçevede mücadele eden mühendisler, mimarlar, şehir plancıları;

Şiddete uğrayan kırmızılı kadınlar, Taksim Meydanı’nda sabaha kadar piyano çalan sanatçılar, duran adamlar, toma karşısında bedenini siper edenler, ağaçlara sarılan insanlar, kararlı duran milletvekilleri, çocuklarını almak için değil yanlarında olmak için gelip zincir olan anneler; duvar yazılarıyla, yaratıcı zekalarıyla dostu düşmanı hayran bırakan ve geleceğe umut aşılayan gençler, kadınlar, lgbti+lar, taraftar grupları; penguen kanallarının önünden ayrılmayan plaza çalışanları; meydanlarda kandil kutlayan ve yeryüzü sofraları kuranlar; kütüphaneleri, emzirme çadırlarını, dilek ağaçlarını yapanlar ve gecenin üçünde bunları korumak için elele verenler;

Yargılanamaz, suçlanamaz ve kirletilemez!

9 yıl geçti, ancak Gezi Direnişi tüm berraklığıyla, tüm haklılığıyla var olmaya devam ediyor. Ama bugün, tüm dünyada kabul gören bu haklılığa rağmen, Taksim Dayanışması’ndan kent, demokrasi ve hukuk emekçisi arkadaşlarımız Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman ve Can Atalay’ın da aralarında yer aldığı itham edilenlerin şahsında, ülkemizin 80 kentinde Gezi’ye katılarak anayasal haklarını kullanan, demokrasiye güç vermiş milyonlarca yurttaşımız bir kez daha haksızca yargılanmak isteniyor. Daha önce iki kez aynı ithamlar karşısında haklılığı ispatlanan Mücella Yapıcı hakkında müebbet, Tayfun Kahraman ve Can Atalay hakkında onlarca yıl hapis talep ediliyor. 2017 yılından bu yana, somut hiçbir delil olmadığı halde siyasi bir tutsak olarak tutukluluğu devam eden Mehmet Osman Kavala hakkında müebbet isteniyor.

İstedikleri sadece bu değil. Gezi’nin Haksızlığa, adaletsizliğe, keyfiliğe, dayatmaya, baskıya karşı direnmenin adı olduğu, bir parktan tüm ülkeye ve dünyaya yankılanan kente, doğaya, yaşama sahip çıkanların hep bir ağızdan, bir arada söyledikleri şarkı olduğu unutturulmak isteniyor.

Gezi’nin emekten yana, yoksuldan yana, doğadan yana, ezilmişten yana, ötekileştirilenden yana, kadından yana, barıştan yana her direnişin içinde yer alacağı, direnen herkesin dilinden düşürmeyeceği bir şarkı olduğunu unutturmak istiyorlar.

Bu şarkıyı susturmak için iktidar sahiplerinden güç alan, hukuk ve kural tanımaz polis şiddetinin yaşamlarımızı nasıl kararttığını unutmuş değiliz. Onlarca arkadaşımızın gözlerini kaybetmesinin, binlercesinin yaralanmasının, bunun ardından faillerin ve azmettiricilerin cezasız bırakılmasının böylesi bir kural tanımazlıktan beslendiğine şahit olduk. Ethem Sarısülük ile Medeni Yıldırım’ı öldüren polis ve jandarma kurşunlarının, Ali İsmail’e yönelen ölümcül tekmelerin sahiplerinin, Abdullah Cömert’i, Ahmet Atakan’ı, Berkin Elvan’ı yaşamdan koparan biber gazı fişeklerinin, Hasan Ferit’i vuran mafya bozuntularının ve Mehmet Ayvalıtaş’ı bizden alan pervasızlığın bu hukuksuzluktan güç aldığını biliyoruz.

Gezi sürecine dair dava edilmesi, yargılanması gereken birileri varsa, amansızca ve kural tanımadan işte bu ölümlere ve yaralanmalara neden olanlardır.

Gezi Direnişinin tarihsel gerçekliği, hayali senaryolara dayanan suçlamalarla, insanları iddianame bile olmadan aylarca yıllarca tutuklu bırakmakla, tarafsızlığı çoktan tartışmalı hale gelmiş mahkemelerinizin zorlamasıyla değiştirilemez.

Bu akıl ve hukuk dışı dava derhal geri çekilmeli, kurgu ithamlarla yargılanmak istenen arkadaşlarımız hakkındaki iddialar düşürülmeli, somut hiçbir delil olmadığı halde siyasi bir tutsak olarak tutukluluğu devam eden Mehmet Osman Kavala derhal serbest bırakılmalıdır. Ülke tarihinde bir onur sayfası olarak yer alan Gezi Direnişi’ni, bu ülkenin geleceğine sahip çıkan demokrasi ve özgürlük çığlığını karalama çabasından artık vazgeçin.

Bu ülkeye birgün demokrasi gelecekse, onca baskı ve şiddete rağmen kısamadığınız seslerin Gezi’deki yankısından gücünü alacaktır. 2013’ün Haziran’ında Gezi Parkı’ndaki o rengarenk dayanışmacı anlayışı sahiplenen tüm yurttaşları, özgürlük ve demokrasi talebiyle ülkemizin geleceğine umut olan tüm kurumları, terör, darbe, dış güçlerin oyuncağı gibi asılsız ithamlarla lekelenmek istenen Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Çünkü zeytinlerin, derelerin, doktorların, gazetecilerin, avukatların, öğrencilerin, akademisyenlerin, kadın hareketinin, lgbti+ların yanında hep birlikte kol kola girip baskılara karşı direnmeye devam etmenin yolu, kısacası demokrasinin yolu Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaktan geçiyor. Biliyor ve inanıyoruz ki:

GEZİ eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi için bu Ülkenin sönmeyecek umududur.

TAKSİM DAYANIŞMASI

MimaristTV
37 Görüntülenme · 4 yıl önce

⁣Video hakkında henüz açıklama girilmemiş.

MimaristTV
28 Görüntülenme · 4 yıl önce

⁣Kitabı ve sergisiyle bir fikrin inşası: “Nâzım Hikmet’in Ellerinin İzinde”

Meslektaşlarımızın, mesleki birikimlerini ve deneyimlerini paylaştığı “Mimarlar Deneyimlerini Paylaşıyor” başlığıyla düzenlenen söyleşilerimiz yeniden başlıyor. 2021 yılının ilk söyleşisine, Mimar Melih Güneş ve tasarımcı Aykut Genç konuk olacak.



Nâzım Hikmet araştırmalarıyla tanınan Mimar Melih Güneş, son kitabı “Nâzım Hikmet’in Ellerinin İzinde”nin fikir ve tasarım sürecini, kitabın tasarımcısı Aykut Genç ile anlatacak.

Melih Güneş Hakkında

Akşehir’de doğdu, büyüdü. İstanbul’da mimarlık ve lisansüstü restorasyon eğitimi aldı. Uluslararası inşaat projelerinde yöneticilik yaptı. Sovyetler Birliği döneminde Moskova’da yaşarken Nâzım Hikmet’in karısı Vera Tulyakova Hikmet ile tanışmaları dostluğa dönüştü. Tulyakova’nın ölümünden birkaç yıl sonra kızı Anna Stepanova’nın desteğiyle Nâzım Hikmet’in Türkçede yayımlanmamış veya yitik sanılan eserlerini buldu, bir kısmının yayımlanmasını sağladı.

Nâzım Hikmet ve Semiha Berksoy’a dair sergiler ve yayınlar gerçekleştirdi. Rusya’nın Çukotka bölgesindeki proje yöneticiliği döneminde çektiği belge niteliği taşıyan fotoğraf ile nesnelerden oluşan “ve kuzeydeydi güneş / hatır’lananlar” başlıklı kişisel sergisinin yanı sıra “Doğumunun 100. Yılında Geleneksel Mimarinin Şairi Nail V. Çakırhan” ile “Halet Çambel ile Buluşma” sergilerini Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nde projelendirdi, küratörlüklerini yaptı, ilgili yayınları hazırladı.

Boğaziçi Üniversitesi’nde, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi’nin kurulmasına önayak oldu. Çalışmaları nedeniyle iki kez Nâzım Hikmet Araştırma Ödülü verildi. Çeşitli dergilerde yayımlanmış yazıları dışında yazdığı, hazırladığı ya da katkıda bulunduğu pek çok kitap var. En son, Nâzım Hikmet’in sağlığında yayımlanmış kitaplarını içeren Nâzım Hikmet’in Ellerinin İzinde adlı kapsamlı bir araştırma kitabı yayımlandı. Mimarlık ve restorasyon çalışmalarını sürdürmekte.

Aykut Genç Hakkında

16 Eylül 1980’de İstanbul Moda’da doğdu.

1997-1999 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi Matematik Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’ne devam etti. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü’nden 2012 yılında mezun oldu.

2007-2012 tarihleri arasında Demir Tasarım’da Sanat Yönetmeni ve ardından Yaratıcı Yöenetmen olarak çalıştı. 2013 yılında İstanbul Ajans’ta Yaratıcı Yöenetmen olarak görev aldı. 2012 yılında tasarım ofisi Müessese’nin kurucu ortaklığını gerçekleştirdi ve çalışmalarını halen burada sürdürmektedir.

Eğitim hayatı boyunca birçok atölye çalışmalarına ve sergilere katıldı. Ardından proje yöneticiliği, atölye çalışmaları gerçekleştirdi. Beş yıldan bu yana yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak çalışmakta ve aynı zamanda Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı üzerine doktorasını yapmaktadır.



Grafik Tasarımcılar Meslek Kuruluşu tarafından düzenlenen “Grafik Ürünler Sergisi” yarışmalarında Emin Barın Logotayp Özel Ödülü, İhap Hulusi Afiş Özel Ödülü ve Eczacıbaşı Vakfı Yılın Genç Grafik Tasarımcısı Özel Ödülü aralarında olmak üzere 20’yi aşkın ödül kazandı. Graphis’ten gümüş madalyası, Birleşmiş Milletler, Toplum Gönülleri Vakfı, Koç Üniversitesi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden teşekkür belgeleri bulunmaktadır.

MimaristTV
34 Görüntülenme · 4 yıl önce

Konu: İmarda kazanılmış hak

MimaristTV
46 Görüntülenme · 4 yıl önce

⁣TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi olarak büyük usta Mimar Sinan’ı, ölümünün 434. yılında düzenlediğimiz bir programla andık. Mimar Sinan Türbesi’nde yapılan anmanın ardından, TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Karaköy Binası’nda bir söyleşi gerçekleşti.

Söyleşide; tarihi çevrede bir uygulama pratiği olarak süregelen sokak sağlıklaştırma ve kentsel tasarım projelerindeki “koruma ve tasarım” yaklaşımları ile “yeni” tekil yapılar ve kentsel siluetteki etkileri gibi konular üzerinden bir tartışma gerçekleşti.

MimaristTV
25 Görüntülenme · 4 yıl önce

Ekim 2009
Yönetmen: Fatih Pınar
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi

MimaristTV
26 Görüntülenme · 4 yıl önce

10 Haziran 2017, Cumartesi günü Saat: 17.30’da TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Konferans Salonunda gerçekleştirilen etkinlikte, tarihsel kapitalizmin işleyişi içinde, inşaat sektörünün ve gayrimenkul piyasasının yapısal işlevleri ve bu liman bölgelerinin çerçevede son dönemde oynadığı kritik rol çeşitli kentlerden örneklerle, karşılaştırmalı olarak anlatılıp, İstanbul limanlarının bu global manzara içindeki yeri tartışıldı.

MimaristTV
13 Görüntülenme · 4 yıl önce

Mimarlar Odası Trakya Büyükkent Bölge Temsilciliği tarafından "Bakırköy'de Kentsel Dönüşüm Gerçeği" başlıklı panel, 22 Mart 2015 Pazar günü saat 13.00'da Cem Karaca Kültür Merkezi'nde (Yenimahalle/Bakırköy) gerçekleştirilmiştir..

MimaristTV
34 Görüntülenme · 4 yıl önce

⁣Video hakkında henüz açıklama girilmemiş.

MimaristTV
42 Görüntülenme · 4 yıl önce

Forum

MimaristTV
35 Görüntülenme · 4 yıl önce

⁣Gezi’yi lekelemeye yönelik beyhude çabalarınızı reddediyoruz!

Gezi bu toprakların eşitlik, özgürlük ve adalet umududur.

Ülkemizin toplum, kent ve demokrasi tarihinin en parlak ve onurlu sayfalarından biri olan ve anayasal bir zeminde, meşru olarak gerçekleştiği daha önce verilen yargı kararlarıyla tescil edilen Gezi Direnişi, hukuka ve gerçeğe aykırı bir iddianameyle karalanmaya, temel hak talepleri suç unsuru gibi gösterilmeye, barışçıl direnişin, tarihsel ve meşru gerçekliği çarpıtılmaya ve Gezi yeniden yargılanmaya çalışılmaktadır.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan ve 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından geçtiğimiz hafta kabul edilen, hiçbir somut delile dayanmayan, tamamen komplo teorilerinden ilhamla yazılmış akıldışı bir iddianameyle Gezi’nin tarihi yeniden yazılmak isteniyor.

Gezi’yi lekelemeye yönelik beyhude çabalarınızı reddediyoruz! Çünkü Gezi’yi biz yaşadık, biliyoruz! Gezi bu toprakların eşitlik, özgürlük ve adalet umududur.

Bir kez daha açıkça söyleyelim: Gezi, ülkemizin toplumsal tarihinin en parlak ve onurlu sayfasıdır. Çaresizce iddia ettiğiniz gibi içeriden veya dışarıdan bir şefi, reisi, yönlendiricisi, talimat vereni, tepe örgütü, finansörü yoktur! Gezi Direnişi’ni suçla, terörle, darbeyle, kalkışmayla anılan bir eyleme dönüştürmenize asla izin vermeyeceğiz.

2013 yılının Haziran ayından beri sistemli bir şekilde sürdürülen bu algı dayatmalarına toplum ve kamuoyu tarafından itibar edilmediği gibi, Gezi Direnişi’nin demokratik hak ve ifade özgürlüğü çerçevesinde son derece meşru ve anayasal bir zeminde gerçekleştiği daha önce verilen yargı kararlarıyla da tescil edilmiştir.

Ancak tüm bu gerçeklere rağmen, 16 kişinin ağırlaştırılmış müebbet ve bir dizi ek ceza istemiyle yargılanıyor olmaları, ülkemizde yargı erkinin siyasal iktidarın bekasını korumakla görevli bir birime dönüştüğünü gösteren son örnek olmuştur.

Çok iyi biliyoruz ki, barış talep eden akademisyenlerin terör faaliyeti kapsamında yargılanıp cezalandırılmaları; mesleki ve anayasal görevlerini icra eden avukatların seslerini kısmak için akıl almaz suçlamalarla hapsedilmeleri; gerçeğin peşine düşen gazetecilerin delilsiz, mesnetsiz iddialarla terörist ilan edilmeleri, iktidarın muhalif fikirlere ve seslere karşı düşmanlığından ve yürüttüğü yanlış politikaların toplum nezdinde yarattığı derin rahatsızlığın farkında olmasından kaynaklanmaktadır.

Tam da bu nedenledir ki, Gezi sürecine dair asıl hesap vermesi gerekenler, bu iddianamede Davacı ve Mağdur sıfatlarıyla yer almaktadırlar. Onlarca arkadaşımızın ölümüne, onlarcasının gözlerini kaybetmesine, binlercesinin yaralanmasına sebep olan akıl almaz polis şiddetinin emirlerini verenler, bu şiddeti uygulayanları koruyup kollayanlardır Gezi’nin gerçek sanıkları.

Kendi yurttaşlarının yurdun dört bir yanından barışçıl eylemlerle haykırdıkları haklı ve meşru taleplerine kulak vermek yerine; devletin adalet mekanizmasını, bu demokratik talepleri bastırmak ve toplumun bir kesiminden düşman yaratmak için kullanmak isteyenlerdir Gezi’nin gerçek sanıkları.

Evrensel hukuk normlarını tersyüz eden, asgari hukuki normları dahi gözetmeyen, “anlaşılmıştır”, “değerlendirilmiştir”, “kıymetlendirilmiştir” gibi ifadelerle hiç bir somut delil ortaya koyamayan iddianameden;

Kırılan araba camlarını bir bir sayanların, orantısız polis şiddetiyle kaybettiğimiz canlarımızı görmezden geldikleri “anlaşılmaktadır.”

Zarar gören çöp konteynerleri eksiksiz kayda geçirilirken, görevli polislerce nişan alınarak atılan gaz fişekleri yüzünden gözünü kaybeden onlarca arkadaşımızın görmezden gelindiği “anlaşılmaktadır.”

Bu iddianameyi yazanların, özel hayatların ifşasından başka hiçbir hukuki iddiaya dayanak oluşturmayan telefon tapelerini sayfalarca peş peşe dizmelerinden, hukuk dışı bazı amaçlara hizmet etmeyi amaçladıkları “anlaşılmaktadır.”

Bu iddianameyi yazanların sadece geçmişi lekelemeyi değil, ortak geleceğimizi de karartmayı hedefledikleri “anlaşılmaktadır.”

Asıl üzücü olan ise, içerdiği tamamen dayanaksız, hayal ürünü iddialarla tam bir hukuk garabeti olan bu sözde iddianamenin, toplum nezdinde zaten güvenilirliğini kaybetmiş olan adalet mekanizmasının itibarını bir kere daha yerle bir etmesi.

Arıcılık haritasından ülkeyi bölme planları çıkartan; parkta toplanan gençlere poğaça, sandviç gönderilmesinden finansörlük icat eden; Antalya’ya tatile gelen turistlerden dış güçler yaratan; Gezi Parkı’nda görevli polislere çiçek vermeyi hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs olarak yorumlayan bu iddianame, şüpheli olarak hedef aldığı kişilerin özgürlüğünü tutuklayarak rehin almış ve ağırlaştırılmış müebbetle tehdit ediyor olmasaydı, komik olarak nitelenebilirdi. Ancak tüm ciddiyetiyle bu iddialara gereken cevabı vermek tarihi bir sorumluluk olarak önümüzde duruyor.

Unutmayalım ki burada yargılanmak istenen bu 16 kişi şahsında, ülkemizin 80 kentinde Gezi’ye katılarak anayasal haklarını kullanan, demokrasiye güç vermiş milyonlarca yurttaşımızdır.

Bu anlamda, siyasi iktidarı desteklemek için kendi yarattıkları yalan dünyasında her türlü akıl dışı habere, iftira ve karalama gayretine girişenlere karşı, tüm yurttaşlarımızı bu 657 sayfalık iddianameyi bizzat okumaya davet ediyoruz.

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi bu iddianameyi 4 Mart 2019’da kabul etmiş, ilk duruşma için de 24-25 Haziran 2019 tarihlerini göstermiştir. Bu akıl ve hukuk dışı iddianame derhal geri çekilmeli, iddianamede görüldüğü üzere somut hiçbir delil olmadığı halde kurgu ithamlarla tutuklu yargılanan Mehmet Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu derhal serbest bırakılmalıdır.

Biz Taksim Dayanışması olarak; 2012 yılının Şubat ayında ilk toplantımızı yaptığımız andaki taleplerimizin de, Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesildiği ve çadırlarımızın yakıldığı günlerdeki tepkimizin de, gencecik çocuklarımıza kıyan polis şiddetinden hesap soran tutumumuzun da, parklarda, meydanlarda, sokaklarda özgürlük,demokrasi ve insanca yaşam için direnen milyonların taleplerinin de kararlılıkla arkasında durmaya devam edeceğiz.

Polisiyle, yargısıyla, medyasıyla hakikati baskılayıp tarihi yeniden yazmaya çalışanlara inat, gerçekleri haykırmaya devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki, bu ülkeye bir gün demokrasi gelecekse, gücünü Gezi’nin eşitlikçi, özgürlükçü ve barışçıl birlikteliğinden alacaktır. Milyonları da yargılasanız, bu gerçeği yok edemeyeceksiniz.

Gezi Direnişi’ni suçla, terörle, darbeyle, kalkışmayla anılan bir eyleme dönüştürmenize asla izin vermeyeceğiz.

TAKSİM DAYANIŞMASI

MimaristTV
18 Görüntülenme · 4 yıl önce

Mimarlar Odası'nın diğer Meslek Odaları ile birlikte açtığı davada doğa ve kültür katliamı niteliğindeki 3. Köprü, Sarıyer-Beykoz Gerigörünüm ve Etkilenme Bölgesi Geçişi planlarının İstanbul 8. İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmesi ile Atatürk Orman Çiftliğine tamamen hukuksuz yapılan Kaçak Saray süreci bahane edilerek İktidar odakları tarafından TMMOB ve Mimarlar Odası'na karşı yoğun bir itibarsızlaştırma kampanyası başlatılmıştır.

Başta Star ve Yeni Akit Gazeteleri olmak üzere aynı kaynaktan aldıkları talimatla hareket eden bir kısım "yandaş medya" organında, Mimarlar Odası günlerdir karalanmakta, hedef gösterilmekte, iftira ve yalan dolu haberler yapılmakta; yöneticiler ise tehdit edilmektedir.

Linç kampanyasının sürdürüldüğü bu süreçte yalan haberleri ihbar kabul eden Beyoğlu Belediyesi, şubemiz kullanımındaki Karaköy Hizmet Binası'nın tadilat projesine uygunluğunun denetlenmesiyle 30.06.2015 tarihli yapı tatil tutanağı tutmuş ve 06.07.2015 tarihinde bu tutanağa itiraz edilmiştir.

Gelişmelere ilişkin görüşlerimizin, bilgilerin ve belgelerin kamuoyu ile paylaşılması amacıyla 08.07.2015 Çarşamba günü saat 11.00'da Mimarlar Odası Karaköy Hizmet binasında basın toplantısı gerçekleştirilmiştir.

MimaristTV
22 Görüntülenme · 4 yıl önce

Konu: İdari yargıda imar planlarının iptali ve sonuçları; İmar planlarının uygulanmasının sonuçları

MimaristTV
40 Görüntülenme · 4 yıl önce

Konu: İmar Planları Türleri, Ölçekleri, Kademeleri ve Yapımı

MimaristTV
63 Görüntülenme · 4 yıl önce

⁣Sami Yılmaztürk

MimaristTV
33 Görüntülenme · 4 yıl önce

“AYIN KONUĞU” programımız Ekim ayında Şehir ve Bölge Plancısı, Sosyolog Prof. Dr. İlhan Tekeli’yi konuk ettik.
Şehir Planlama, Bölge Planlama, Sosyal Sistemler, Makro Coğrafya, Belediyecilik, İktisadi Politikalar, Türkiye İktisat ve Şehir Tarihleri ile Eğitim Planlaması gibi alanlarda yayımlanmış pek çok eseri bulunan Tekeli 24 Ekim 2015 Cumartesi günü gerçekleşecek programa “Böyle bir Siyaset ve Demokrasi Anlayışının Sürdürülebilirliği Üzerine” başlıklı sunumuyla katıldı.

MimaristTV
9 Görüntülenme · 4 yıl önce

⁣XV. İstanbul International Architecture And Urban Films Festival Award Ceremony - English




4. sayfadasınız. Toplam sayfa sayısı 8