En çok izlenen videolar

MimaristTV
7 Görüntülenme · 1 yıl önce

⁣Türk ve dünya kültürünü ve mimarlığını yorumlayan eserleri ve çalışmalarıyla, çağdaş, bilimsel düşünceyi benimsemiş kadroların ve genç kuşakların yetişmesine büyük katkılar sunan, mimarlık dünyasını aydınlatan; meslek kültürüne ve gelişimine desteğini ömür boyu sürdüren; sayısız ödülün yanı sıra, Mimarlar Odası Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri 1990 “Mimarlığa Katkı Dalı Başarı Ödülü” ile Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) 2021 “Jean Tschumi Mimari Yazın Ödülü” sahibi Prof. Dr. Doğan Kuban 22 Eylül 2021 Çarşamba günü aramızdan ayrılmıştır.

Mimarlar Odası, tarihi ve kültürel mirasın korunması ve restorasyonu alanlarında gerçek bir öncü olan Prof. Dr. Kuban’ı, yaşamını ve eserlerini öğrencilerinin, meslektaşlarının ve dostlarının anlatımlarıyla anmak ve tanımak üzere “Hep Yeniden Doğan Kuban” başlıklı bir anma programı düzenlemektedir.

Mesleğimizin ve koruma biliminin duayeni Prof. Dr. Doğan Kuban’ı birlikte anmak ve paylaşmak üzere düzenlenen etkinliğimize meslektaşlarımızı, Doğan Kuban dostlarını, öğrencilerini davet ediyor, katılım ve katkılarınızı bekliyoruz.

TMMOB MİMARLAR ODASI GENEL MERKEZİ
TMMOB MİMARLAR ODASI İSTANBUL BÜYÜKKENT ŞUBESİ

17 Kasım 2021 Çarşamba, 16.00
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi

PROF. DR. DOĞAN KUBAN HAKKINDA
1926 Paris doğumlu Prof. Dr. Doğan Kuban, 1949 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden mezun olmuş daha sonra İtalya’da Rönesans Mimarisi üzerine çalışmıştır. 1962 yılında Fullbright bursu ile öğretim üyesi olarak Michigan Üniversitesi’nde bulunmuştur. 1964-1979 yılları arasında Harvard Üniversitesi’nde “Bizans Çalışmaları Programı”nda çalışmalarını sürdüren Prof. Dr. Doğan Kuban, 1965 yılında “Profesör” kadrosuna atanmış, 1974-1977 yılları arasında İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi Dekanlığı görevini üstlenmiştir. 1974 yılında İTÜ Mimarlık Fakültesi’ne bağlı olarak Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Bölümü’nü kurmuştur. 1980-1981 yıllarında “Ağa Han Konuk Profesörü” olarak Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) dersler vermiştir.

Türk kentlerinde tarihi ve kültürel mirasın korunması ve restorasyonu alanlarında öncü çalışmalar yürüten; İstanbul, Kazakistan ve Türkmenistan’da sit alanlarında önemli koruma/restorasyon projeleri ve uygulamalarını yürüten Prof. Dr. Doğan Kuban; “Ağa Han Mimarlık Ödülleri Programı”nda yönetim kurulu üyeliği yapmıştır.

Divriği Ulucami kapılarının eşsiz taş işçiliğinin korunması için özgün yayınlarla ve sergilerle yürüttüğü aktif mücadelesi koruma alanında özel bir örnek oluşturmaktadır. Koruma alanında gerçek bir öncü olan Prof. Dr. Kuban’ın katkı ve çabalarıyla ülkemizde bilimsel, akademik bir disiplin kurulmuş ve çok sayıda uzman, öğrenci yetiştirilmiş, kapsamlı bir yayın birikimi oluşmuştur. Prof. Dr. Doğan Kuban Hocamız çok sayıda ödüllü kitabın, İslam ve Anadolu mimarisi ve sanatı üzerine sayısız makalenin yazarıdır.

Mimarlar Odası Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri-1990
Seçici Kurulu’nun Sözleriyle Prof. Dr. Doğan Kuban

“Türk ve dünya kültürünü yorumladığı eserleriyle mimarlık kamuoyunu aydınlatması, ve çağdaş düşünceyi benimsemiş kadroların ve genç kuşakların yetiştirilmesinde görülen büyük katkıları, ve bu konulardaki araştırma, yayın ve kurumsal çalışmaları ile mimarlık eğitimine seçkin hizmetleri nedeniyle DOĞAN KUBAN’a Mimarlığa Katkı Dalı Başarı Ödülü verilmiştir.”

Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) 2021 Jean Tschumi Mimari Yazın Ödülü
Seçici Kurulun Sözleriyle Prof. Dr. Doğan Kuban

“Ödül; mimarlık, koruma ve restorasyon alanında “sessiz dev”, Türk mimarlık tarihçisi ve koruma uzmanı Doğan Kuban’a verilmiştir. Çalışmaları İstanbul, Kazakistan ve Türkmenistan’ın zengin mimari miras değerlerine odaklanmıştır. Kuban yaşamı boyunca; Türk, İslam ve Anadolu mimarisinin ihtişamını ve karmaşıklığını dünyaya tanıtan, geleceğin mimarlarına ve bilim insanlarına paha biçilemez bir kaynak oluşturan ve ilham veren yetmişten fazla eser üretmiştir”.

MimaristTV
7 Görüntülenme · 1 yıl önce

⁣Video hakkında henüz açıklama girilmemiş.

MimaristTV
7 Görüntülenme · 1 yıl önce

⁣TMMOB Mimarlar Odası Eski Genel Başkanlarından,
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Eski Başkanlarından
Değerli Mimar ve Gazeteci,
OKTAY EKİNCİ
15 Ekim 2013 tarihinde aramızdan ayrıldı.

Mimarlar Odası’na uzun yıllar mesleğin farklı alanlarında önemli katkılarda bulunan, özellikle tarihi yapı ve çevrelerin korunması konusundaki kapsamlı çalışmaların öncüsü olan, yaşamını ülkemizin doğa ve kültür değerlerinin korunmasına adamış Oktay Ekinci, Mimarlar Odası’nda 31. Dönem (1988-1990) MYK’nda II. Başkan, 32. Dönem(1990-1992) MYK Üyesi, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi 32. ve 33. Dönem (1992-1994/1994-1996) YK Başkanı, Mimarlar Odası 36.-37 Dönem(1998-2000/2000-2002) ve 39. Dönemde (2004-2006) ise Genel Başkan olarak görev yapmış, 1980’lerden başlayıp vefat ettiği 15 Ekim 2013’e kadar Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarı olarak sürekli yazılar yazmış, 2007’den beri “İmar Dosyası” programını hazırlamış; 1993’de İstanbul, Erzurum, Antalya ve Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları’nda görev yapmıştır. 1995 yılı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başarı Ödülü, Mimarlar Odası’nın “Kayaköyü Barış ve Dostluk Köyü” kampanyasındaki etkin çalışmaları nedeniyle 1996 yılı Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü ve 2001 yılı Uluslararası Kültürel Varlıkların Restorasyonu ve Korunması Çalışmaları Merkezi (ICCROM) Onur Ödülü sahibidir. Mimarlar Odası Genel Merkezi 2012’den beri verdiği Basın Ödülleri’ni 2018 ve 2020’ yıllarında Mimarlar Odası Oktay Ekinci Basın Ödülü adıyla vermektedir.

Dünyamızın ve yurdumuzun değerleri ve güzellikleri için ömrünü veren,
Toplumcu Mimarlığın meslek ilkelerinin yılmaz savunucusu cumhuriyet aydını
Oktay Ekinci’yi saygıyla anıyoruz.

Mimarlar Odası camiası olarak tarih, kent, kültür ve doğa savunuculuğu görevini Oktay Ekinci’nin bıraktığı yerden kararlılıkla sürdüreceğiz.

TMMOB Mimarlar Odası
İstanbul Büyükkent Şubesi

MimaristTV
7 Görüntülenme · 1 yıl önce

Mart 2010
Yönetmen: Fatih Pınar
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi

MimaristTV
6 Görüntülenme · 1 yıl önce

⁣Ruhi Kafescioğlu

MimaristTV
6 Görüntülenme · 1 yıl önce

⁣Gezi’yi lekelemeye yönelik beyhude çabalarınızı reddediyoruz!

Gezi bu toprakların eşitlik, özgürlük ve adalet umududur.

Ülkemizin toplum, kent ve demokrasi tarihinin en parlak ve onurlu sayfalarından biri olan ve anayasal bir zeminde, meşru olarak gerçekleştiği daha önce verilen yargı kararlarıyla tescil edilen Gezi Direnişi, hukuka ve gerçeğe aykırı bir iddianameyle karalanmaya, temel hak talepleri suç unsuru gibi gösterilmeye, barışçıl direnişin, tarihsel ve meşru gerçekliği çarpıtılmaya ve Gezi yeniden yargılanmaya çalışılmaktadır.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan ve 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından geçtiğimiz hafta kabul edilen, hiçbir somut delile dayanmayan, tamamen komplo teorilerinden ilhamla yazılmış akıldışı bir iddianameyle Gezi’nin tarihi yeniden yazılmak isteniyor.

Gezi’yi lekelemeye yönelik beyhude çabalarınızı reddediyoruz! Çünkü Gezi’yi biz yaşadık, biliyoruz! Gezi bu toprakların eşitlik, özgürlük ve adalet umududur.

Bir kez daha açıkça söyleyelim: Gezi, ülkemizin toplumsal tarihinin en parlak ve onurlu sayfasıdır. Çaresizce iddia ettiğiniz gibi içeriden veya dışarıdan bir şefi, reisi, yönlendiricisi, talimat vereni, tepe örgütü, finansörü yoktur! Gezi Direnişi’ni suçla, terörle, darbeyle, kalkışmayla anılan bir eyleme dönüştürmenize asla izin vermeyeceğiz.

2013 yılının Haziran ayından beri sistemli bir şekilde sürdürülen bu algı dayatmalarına toplum ve kamuoyu tarafından itibar edilmediği gibi, Gezi Direnişi’nin demokratik hak ve ifade özgürlüğü çerçevesinde son derece meşru ve anayasal bir zeminde gerçekleştiği daha önce verilen yargı kararlarıyla da tescil edilmiştir.

Ancak tüm bu gerçeklere rağmen, 16 kişinin ağırlaştırılmış müebbet ve bir dizi ek ceza istemiyle yargılanıyor olmaları, ülkemizde yargı erkinin siyasal iktidarın bekasını korumakla görevli bir birime dönüştüğünü gösteren son örnek olmuştur.

Çok iyi biliyoruz ki, barış talep eden akademisyenlerin terör faaliyeti kapsamında yargılanıp cezalandırılmaları; mesleki ve anayasal görevlerini icra eden avukatların seslerini kısmak için akıl almaz suçlamalarla hapsedilmeleri; gerçeğin peşine düşen gazetecilerin delilsiz, mesnetsiz iddialarla terörist ilan edilmeleri, iktidarın muhalif fikirlere ve seslere karşı düşmanlığından ve yürüttüğü yanlış politikaların toplum nezdinde yarattığı derin rahatsızlığın farkında olmasından kaynaklanmaktadır.

Tam da bu nedenledir ki, Gezi sürecine dair asıl hesap vermesi gerekenler, bu iddianamede Davacı ve Mağdur sıfatlarıyla yer almaktadırlar. Onlarca arkadaşımızın ölümüne, onlarcasının gözlerini kaybetmesine, binlercesinin yaralanmasına sebep olan akıl almaz polis şiddetinin emirlerini verenler, bu şiddeti uygulayanları koruyup kollayanlardır Gezi’nin gerçek sanıkları.

Kendi yurttaşlarının yurdun dört bir yanından barışçıl eylemlerle haykırdıkları haklı ve meşru taleplerine kulak vermek yerine; devletin adalet mekanizmasını, bu demokratik talepleri bastırmak ve toplumun bir kesiminden düşman yaratmak için kullanmak isteyenlerdir Gezi’nin gerçek sanıkları.

Evrensel hukuk normlarını tersyüz eden, asgari hukuki normları dahi gözetmeyen, “anlaşılmıştır”, “değerlendirilmiştir”, “kıymetlendirilmiştir” gibi ifadelerle hiç bir somut delil ortaya koyamayan iddianameden;

Kırılan araba camlarını bir bir sayanların, orantısız polis şiddetiyle kaybettiğimiz canlarımızı görmezden geldikleri “anlaşılmaktadır.”

Zarar gören çöp konteynerleri eksiksiz kayda geçirilirken, görevli polislerce nişan alınarak atılan gaz fişekleri yüzünden gözünü kaybeden onlarca arkadaşımızın görmezden gelindiği “anlaşılmaktadır.”

Bu iddianameyi yazanların, özel hayatların ifşasından başka hiçbir hukuki iddiaya dayanak oluşturmayan telefon tapelerini sayfalarca peş peşe dizmelerinden, hukuk dışı bazı amaçlara hizmet etmeyi amaçladıkları “anlaşılmaktadır.”

Bu iddianameyi yazanların sadece geçmişi lekelemeyi değil, ortak geleceğimizi de karartmayı hedefledikleri “anlaşılmaktadır.”

Asıl üzücü olan ise, içerdiği tamamen dayanaksız, hayal ürünü iddialarla tam bir hukuk garabeti olan bu sözde iddianamenin, toplum nezdinde zaten güvenilirliğini kaybetmiş olan adalet mekanizmasının itibarını bir kere daha yerle bir etmesi.

Arıcılık haritasından ülkeyi bölme planları çıkartan; parkta toplanan gençlere poğaça, sandviç gönderilmesinden finansörlük icat eden; Antalya’ya tatile gelen turistlerden dış güçler yaratan; Gezi Parkı’nda görevli polislere çiçek vermeyi hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs olarak yorumlayan bu iddianame, şüpheli olarak hedef aldığı kişilerin özgürlüğünü tutuklayarak rehin almış ve ağırlaştırılmış müebbetle tehdit ediyor olmasaydı, komik olarak nitelenebilirdi. Ancak tüm ciddiyetiyle bu iddialara gereken cevabı vermek tarihi bir sorumluluk olarak önümüzde duruyor.

Unutmayalım ki burada yargılanmak istenen bu 16 kişi şahsında, ülkemizin 80 kentinde Gezi’ye katılarak anayasal haklarını kullanan, demokrasiye güç vermiş milyonlarca yurttaşımızdır.

Bu anlamda, siyasi iktidarı desteklemek için kendi yarattıkları yalan dünyasında her türlü akıl dışı habere, iftira ve karalama gayretine girişenlere karşı, tüm yurttaşlarımızı bu 657 sayfalık iddianameyi bizzat okumaya davet ediyoruz.

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi bu iddianameyi 4 Mart 2019’da kabul etmiş, ilk duruşma için de 24-25 Haziran 2019 tarihlerini göstermiştir. Bu akıl ve hukuk dışı iddianame derhal geri çekilmeli, iddianamede görüldüğü üzere somut hiçbir delil olmadığı halde kurgu ithamlarla tutuklu yargılanan Mehmet Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu derhal serbest bırakılmalıdır.

Biz Taksim Dayanışması olarak; 2012 yılının Şubat ayında ilk toplantımızı yaptığımız andaki taleplerimizin de, Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesildiği ve çadırlarımızın yakıldığı günlerdeki tepkimizin de, gencecik çocuklarımıza kıyan polis şiddetinden hesap soran tutumumuzun da, parklarda, meydanlarda, sokaklarda özgürlük,demokrasi ve insanca yaşam için direnen milyonların taleplerinin de kararlılıkla arkasında durmaya devam edeceğiz.

Polisiyle, yargısıyla, medyasıyla hakikati baskılayıp tarihi yeniden yazmaya çalışanlara inat, gerçekleri haykırmaya devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki, bu ülkeye bir gün demokrasi gelecekse, gücünü Gezi’nin eşitlikçi, özgürlükçü ve barışçıl birlikteliğinden alacaktır. Milyonları da yargılasanız, bu gerçeği yok edemeyeceksiniz.

Gezi Direnişi’ni suçla, terörle, darbeyle, kalkışmayla anılan bir eyleme dönüştürmenize asla izin vermeyeceğiz.

TAKSİM DAYANIŞMASI

MimaristTV
6 Görüntülenme · 1 yıl önce

⁣Video hakkında henüz açıklama girilmemiş.

MimaristTV
6 Görüntülenme · 1 yıl önce

19. Yüzyılda İstanbul'un Değişen Mimari Dokusunda Güçlü Bir Etken Olarak Askeri Yapılar



19. YÜZYILDA YENİDEN BİÇİMLENEN KENT: İSTANBUL



İstanbul, özel coğrafi konumu nedeniyle tarihöncesi çağlardan bu yana tercih edilen bir yerleşim yeri olmuştur. Kent, tarihsel süreç içinde Bizans, Osmanlı gibi büyük devletlere de başkentlik yapmış ve binyıllar içinde görkemli anıt yapılarla donatılmıştır. İstanbul’un çekici topografik özellikleri de anıtların yer seçiminde etkili olmuş, böylece doğal ve mimari çevre birlikte özgün bir kültürel peyzaj oluşturmuştur. Günümüz İstanbul imgesinin kanıtı olan ve sıklıkla koruma sorunlarına dikkat çekilen “tarihi yarımada silueti”, aslında zaman içinde pek çok değişim yaşayarak bugüne ulaşmış olan ve İstanbul’un geçmişindeki farklı dönemlerin, farklı kültürlerin izlerini taşıyan bir bütünlüktür.



İstanbul bu özel kültürel değeri ve mimari kimliği ile 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine girmiştir. Böylece İstanbul’un geçmiş yaşamının bugüne ulaşan izlerini ve kanıtlarını oluşturan anıt yapılar ve kentsel dokular kendi uyumlu bütünlüğü içinde küresel ölçekte saygı duyulan ve korunması önemsenen bir değer olarak kabul edilmiştir. Ancak her ne kadar kentimizin görkemli geçmişi ve etkileyici görüntüsü ile övünsek de, İstanbul bugün önemli koruma sorunları yaşamaktadır. Tarihi kent üzerindeki rant baskısının olumsuz etkisi ve yanlış koruma politikaları, İstanbul’un özgün tarihi kimliğini ve mimari değerini tehdit etmekten öte dönüştürmeye başlamış durumdadır. Bu bağlamda doğru koruma politikalarını geliştirebilmek ve yanlış uygulamalara karşı durmak için bir yol da İstanbul’u çok katmanlı çok kültürlü kimliği ile doğru tanımak ve anlamaktır.



Bu kapsamda TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi olarak “İstanbul’u Tanımak, İstanbul’u Anlamak” başlıklı yeni bir seminer dizisi ile tarihöncesinden günümüze kentin farklı dönemlerine ışık tutan farklı uzmanlık alanlarından araştırmaları bir araya getiren seçkiler oluşturmayı planladık. Bu bağlamda seminer dizimizin birincisinin konusu “19. Yüzyılda Yeniden Biçimlenen Kent: İstanbul” olarak belirlenmiştir. 19. yüzyılda yangınlar nedeniyle boşalan büyük kentsel alanlarda gerçekleştirilen yeni imar uygulamaları, İmparatorluğun bu “uzun yüzyılının” zor yaşanmışlıklarının bir yansıması olarak nüfusun hızlı artışı ve demografik değişkenliği, gerek kentin merkezi olan Tarihi Yarımada’da gerek Üsküdar, Beşiktaş bölgelerinde yeni ve görkemli kargir yapılaşmalarla büyüyen ve değişen kent üzerine konunun uzmanları sunumlarıyla seminer dizimize katkıda bulunacaklardır.



TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi

MimaristTV
6 Görüntülenme · 1 yıl önce

⁣Sami Yılmaztürk Anısına…

Ülkemizde yaşanılan ağır ekonomik kriz ve bu krizi daha da derinleştiren pandemi koşulları, esasen dar gelirli ve dezavantajlı gruplar için sorun teşkil eden elverişli konuta erişim sorununu yadsınamaz bir şekilde konut krizine dönüştürmüş durumdadır. Dünya Konut Fiyat Endeksi üzerinden bakıldığında, son yıllarda ülkemizdeki satılık konut ve kira fiyatlarının muazzam bir artışla ilk sırada bulunduğu, temel insanlık hakkı olan barınma ihtiyacının karşılanmasının aracı olan konutun gerek devlet gerekse kullanıcılar açısından ekonomik bir yatırım aracına dönüştürüldüğü görülmektedir.

Ayrıca, bilindiği gibi tüm dünyada 1,8 milyardan fazla insanın yeterli barınma hakkından yoksun olduğu, 2030 yılına kadar dünya nüfusunun yüzde 40’ının, istihdam, eğitim, sağlık ve sosyal hizmetlere erişim için bir ön koşul olan yeterli konut erişimine ihtiyacı olacağı tahmin edilmektedir.

Tüm insanların yeterli barınma hakkına sahip olması gerekliliğini ve mesleğimizin bu konuda önemli bir iyileştirici rolü bulunması ilke edinen Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) tarafından 2021 yılının teması “Sağlıklı Bir Dünya İçin Temiz Çevre” olarak belirlenmiştir. UIA, bu temayla “Barınma, Kamusal Alanlar ve İklim Değişikliği” başlığında üç temel alana odaklanmıştır.

Bu tespitlerden hareketle sevgili meslektaşımız C. Sami Yılmaztürk anısına düzenleyeceğimiz “Konut Kurultayı”nı, konut sorununun çözümü için krize yol açan mevcut ekonomik ve politik yaklaşımları, farklı konut hallerini, konut tasarım ve üretim süreçlerini, herkesin konut hakkı bağlamında konuta erişilebilirlik sorunları nedenleri ve sürecin işleyişini farklı boyutları ile irdelemek, çözümlemek ve yeni çözümlere ulaşabilmek için disiplinler arası bir ortak bir buluşma gerçekleştirmek amacıyla düzenlemiş bulunuyoruz.

5-6 Ocak 2022 tarihlerinde çevrimiçi olarak düzenleyeceğimiz Konut Kurultayı, “Türkiye’de Konut/Barınma hakkı ışığında konut krizi ve mücadelesinin değerlendirilmesi ve yeni yaklaşımlar” başlığı altında tüm ilgililerin katılabileceği çevrimiçi forumla sona erecektir.

Tüm meslektaşlarımıza ve kamuoyuna katılımları ricasıyla saygı ile duyurulur.

MimaristTV
6 Görüntülenme · 1 yıl önce

Forum

MimaristTV
5 Görüntülenme · 1 yıl önce

⁣XV. İstanbul Uluslararası Mimarlık ve Kent Filmleri Festivali Ödül Töreni




3. sayfadasınız. Toplam sayfa sayısı 15